19 Ocak 2015 Pazartesi

İSLAMDA SAVAŞ VE BARIŞ


Şimdi sizi Viyana`da, aynı insanlar gibi savaşı, ölümü görmüş, eski, ağır bir binanın en tepesinde yer alan ufak bir amfiye götüreceğim, içerisinde ise din adamları, profesörler ve her türlü inanıştan, farklı ülkeden katılımcılar var, olmayan tek şeyse kurulan cümlelerin sonrasındaki "AMA". Konu ise "İslamiyet’te Savaş ve Barış". Benim için buradaki önemli olan nokta ise anlatılanlardan daha çok katılımcıların ve sunumu yapan insanların yorumları, konuya olan yaklaşımları. Tabii konu derin olunca tartışmalar da bir o kadar derin oluyor, din psikolojisinden tutun da, Orta Doğuda uygulanan politikalara kadar her yöne gidiyor. Aslında konu ne olursa olsun  hepimizin aradığı tüm farklılıklarımıza rağmen "umut"; bildiğim tek şeyse bunun ancak birbirimizi dinleyerek, anlamaya çalışarak olabileceği yoksa hepimiz savaşların içinde yok olup gideceğiz, geçmişte olduğu gibi...

Peki! Biz, "İslamiyet’te Savaş ve Barış" ı kısaca nasıl tanımlayabiliriz? Dünya tarihinde savaşları incelediğimizde savaşların zaman içerisinde nasıl değişiklikler gösterdiğini görüyoruz, her savaşın temelinde ise var olan tek şey "güç istemi" dir. Tabii burada gücün şekli de önemlidir, ben konumuz İslam olduğu için hepimizin çok fazla duyduğu bir kelime olan "Cihad" kavramından bahsetmek istiyorum. "Cihad" kavramı Kur`an`da sadece fiziksel olarak, savaş üzerinden çizilmez,  "Cihad"; tartışma biçimi öğretici şekillerde  ortaya konandır. Bu kelime, bir şey için çaba göstermedir ve Tanrı için gösterilen özveride de bu kelime Kur`an içerisinde çerçevelenir, yani "Cihad" hemen savaşa gidilme anlamında kullanılmaz; islami savaş, adaletsizliğe karşı verilen savaşlardır. Biz burada "Cihad"`ı içsel ve dışsal olarak ayırabiliriz; "dışsal cihad": askeri cihadtır ve "içsel cihad" ise içsel eğilimlere karşı verilen cihadtır. Yani dinsel mücadele, bireysel mücadeledir ve hukukla da uluslararası barış sağlanabilir. Mesela; Suriyeli yazar ve düşünür Cevdet Said (1931) bir söyleşisinde şöyle söyler "Cihad fikirle yapılmalıdır, silahla değil! ve şöyle bir örnek verir: "2.Dünya savaşı sırasında Japonya ve Cezayir işgal altında kalmıştır, Japonya teslim olurken Cezayir işgale karşı silahlı direnişi tercih etmiş ve bu direnişte Cezayir`in 2 milyon insani ölmüştür. Cezayir, hala seçimlerde Fransızların etkisi altında kalırken, halk  hür iradesini kullanamamaktadır. Japonya ise düşmanı olan Amerika`da kendi ürettiği arabaları en çok satan ülke olmuştur. İşte bunun nedeni Japonya`nın akli ve insani vasıflarını kullanmasıdır."

 Aslında sorulması gereken çok fazla soru var, bu konuyu İslam olarak sınırlamamın nedeni ise son günlerde yaşananlar, yoksa "Savaş ve Barış" kavramlarını daha önce başka alanlarda da incelendi, ama bazı kavramların yanlış tanımlanması insanlığı bugün olduğu noktaya getiriyor. İşte o zaman da üzerimize oynanan politikaların akışına kapılanlar asla başka bir göze sevgiyle bakamadan, tanıyamadan, dinleyemeden yok olup gidiyor... Şiddet, sözlü ya da fiziksel her inanıştan, düşünceden, ırktan insanlar için kendini ifade edemeyişin göstergesiyken, düşünme, tartışma, tanıma, dinleme zor olan, ama insanlık adına atılmış büyük adımlardır. Daha önce özgürlük için yürümüş, ırkçılık için kurulan kamplara gitmiş, akademik çalışmalara katılmış, çeşitli ülkelerden insanlarla ayni ortamda yaşamış biri olarak şunu söyleyebilirim ki: her şeyin başı "sevgi". Uğruna öldürdüğünüz, öldüğünüz, taciz ettiğiniz inanışlarınızın özünde  de olduğu gibi...
Ergül Akyürek

Not:
- Cevdet Said, bence  okunması ve üzerine düşünülmesi gereken bir düşünür ve yazar; ilgisini çekenler için birçok eseri  Türkçeye çevrilmiştir.
- Daha önce çektiğim fotoğraflar bunlar olduğu için bu fotoğrafları kullandım ama her fotoğraf  adalet adına, ırkçılığa karşı  yürüyüşlerden, kurulan kamplardan fotoğraflar. Zaten en başta da konuşmaları yabancıların içinde yaptığımızı belirtmemin nedeni buydu, bazı söylemler tamamen politik ve her ülkede olduğu gibi bu politikaları göremeyen insanlar olabiliyor, bundan dolayı da bazı insanlar genellemelerin içerisinde zarar görüyor. Bence önemli olan kendini anlatmaktan vazgeçmemek...
- Son olaraksa söylemek istediğim şeyse su, dünyanın neresinde yaşarsak yaşayalım bir başkasının canı acıdığında canımızın acıması gayet insani bir duygu, canımız acıtıldığında da canımızı acıtana kızmamız da insani bir duygu. AMA kurduğumuz AMA’ ların "öldürdüm AMA", "dövdüm AMA" ların insani olduğunu düşünmüyorum.

Hiç yorum yok: