Şimdi
sizi Viyana`da, aynı insanlar gibi savaşı, ölümü görmüş, eski, ağır bir binanın
en tepesinde yer alan ufak bir amfiye götüreceğim, içerisinde ise din adamları,
profesörler ve her türlü inanıştan, farklı ülkeden katılımcılar var, olmayan
tek şeyse kurulan cümlelerin sonrasındaki "AMA". Konu ise
"İslamiyet’te Savaş ve Barış". Benim için buradaki önemli olan nokta
ise anlatılanlardan daha çok katılımcıların ve sunumu yapan insanların
yorumları, konuya olan yaklaşımları. Tabii konu derin olunca tartışmalar da bir
o kadar derin oluyor, din psikolojisinden tutun da, Orta Doğuda uygulanan
politikalara kadar her yöne gidiyor. Aslında konu ne olursa olsun hepimizin aradığı tüm farklılıklarımıza
rağmen "umut"; bildiğim tek şeyse bunun ancak birbirimizi dinleyerek,
anlamaya çalışarak olabileceği yoksa hepimiz savaşların içinde yok olup
gideceğiz, geçmişte olduğu gibi...
Peki!
Biz, "İslamiyet’te Savaş ve Barış" ı kısaca nasıl tanımlayabiliriz?
Dünya tarihinde savaşları incelediğimizde savaşların zaman içerisinde nasıl
değişiklikler gösterdiğini görüyoruz, her savaşın temelinde ise var olan tek
şey "güç istemi" dir. Tabii burada gücün şekli de önemlidir, ben
konumuz İslam olduğu için hepimizin çok fazla duyduğu bir kelime olan
"Cihad" kavramından bahsetmek istiyorum. "Cihad" kavramı
Kur`an`da sadece fiziksel olarak, savaş üzerinden çizilmez, "Cihad"; tartışma biçimi öğretici
şekillerde ortaya konandır. Bu kelime,
bir şey için çaba göstermedir ve Tanrı için gösterilen özveride de bu kelime
Kur`an içerisinde çerçevelenir, yani "Cihad" hemen savaşa gidilme
anlamında kullanılmaz; islami savaş, adaletsizliğe karşı verilen savaşlardır. Biz
burada "Cihad"`ı içsel ve dışsal olarak ayırabiliriz; "dışsal
cihad": askeri cihadtır ve "içsel cihad" ise içsel eğilimlere
karşı verilen cihadtır. Yani dinsel mücadele, bireysel mücadeledir ve hukukla
da uluslararası barış sağlanabilir. Mesela; Suriyeli yazar ve düşünür Cevdet
Said (1931) bir söyleşisinde şöyle söyler "Cihad fikirle yapılmalıdır,
silahla değil! ve şöyle bir örnek verir: "2.Dünya savaşı sırasında Japonya
ve Cezayir işgal altında kalmıştır, Japonya teslim olurken Cezayir işgale karşı
silahlı direnişi tercih etmiş ve bu direnişte Cezayir`in 2 milyon insani
ölmüştür. Cezayir, hala seçimlerde Fransızların etkisi altında kalırken, halk hür iradesini kullanamamaktadır. Japonya ise
düşmanı olan Amerika`da kendi ürettiği arabaları en çok satan ülke olmuştur.
İşte bunun nedeni Japonya`nın akli ve insani vasıflarını kullanmasıdır."
Aslında sorulması gereken çok fazla soru var,
bu konuyu İslam olarak sınırlamamın nedeni ise son günlerde yaşananlar, yoksa
"Savaş ve Barış" kavramlarını daha önce başka alanlarda da incelendi,
ama bazı kavramların yanlış tanımlanması insanlığı bugün olduğu noktaya
getiriyor. İşte o zaman da üzerimize oynanan politikaların akışına kapılanlar
asla başka bir göze sevgiyle bakamadan, tanıyamadan, dinleyemeden yok olup
gidiyor... Şiddet, sözlü ya da fiziksel her inanıştan, düşünceden, ırktan
insanlar için kendini ifade edemeyişin göstergesiyken, düşünme, tartışma, tanıma,
dinleme zor olan, ama insanlık adına atılmış büyük adımlardır. Daha önce
özgürlük için yürümüş, ırkçılık için kurulan kamplara gitmiş, akademik
çalışmalara katılmış, çeşitli ülkelerden insanlarla ayni ortamda yaşamış biri
olarak şunu söyleyebilirim ki: her şeyin başı "sevgi". Uğruna
öldürdüğünüz, öldüğünüz, taciz ettiğiniz inanışlarınızın özünde de olduğu gibi...
Ergül Akyürek
Not:
-
Cevdet Said, bence okunması ve üzerine
düşünülmesi gereken bir düşünür ve yazar; ilgisini çekenler için birçok eseri Türkçeye çevrilmiştir.
-
Daha önce çektiğim fotoğraflar bunlar olduğu için bu fotoğrafları kullandım ama
her fotoğraf adalet adına, ırkçılığa
karşı yürüyüşlerden, kurulan kamplardan
fotoğraflar. Zaten en başta da konuşmaları yabancıların içinde yaptığımızı
belirtmemin nedeni buydu, bazı söylemler tamamen politik ve her ülkede olduğu
gibi bu politikaları göremeyen insanlar olabiliyor, bundan dolayı da bazı
insanlar genellemelerin içerisinde zarar görüyor. Bence önemli olan kendini
anlatmaktan vazgeçmemek...
-
Son olaraksa söylemek istediğim şeyse su, dünyanın neresinde yaşarsak yaşayalım
bir başkasının canı acıdığında canımızın acıması gayet insani bir duygu, canımız
acıtıldığında da canımızı acıtana kızmamız da insani bir duygu. AMA kurduğumuz
AMA’ ların "öldürdüm AMA", "dövdüm AMA" ların insani olduğunu
düşünmüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder