Cernobil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cernobil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Kasım 2011 Cuma

YA SONRA


                                                                (kazadan önce Pripyat )

 " Kiev şehrinin 130 km kuzeyinde Pripyat Nehri kıyısında, 25.000 nüfuslu Çernobil kasabası ile 10.000 nüfuslu Pripyat kasabası arasıdaki nükleer santral, 25 nisan 1986 da reaktörlerden birinde yapilan deney sonucunda 26 nisan 1986 saat gece 1:00 de deney sirasinda güvenlik sisteminin devre disi birakilmasi ve pesi sira yapilan hatalar sonucunda patlamistir. Bu kaza 20. yy in en büyük felaketlerinden biri olarak anilmis, etkileriyse  o günden bu güne kadar hala devam etmektedir "



Bugün internette nükleer santrallerle ilgili bir arastirma okurken, yazi beni internette derin arayislara soktu ve  " arayan ne bulur hesabi " ilgimi ceken bir site ile karsilastim. Belki aranizda bu siteyle daha önce karsilasmis olaniniz vardir; olmayanlar icinse, sitenin sahibi Elena, tam bir motosiklet tutkunu, motoruyla gezmekten cok hoslaniyor, gezileriniyse  bu sitede paylasmis. Ama bu geziler pek de benim blogumdaki  gibi gezi yazilari degil. Elana, Cernobil´de yasamis ve bölgeyi  daha sonraki yillarda düzenli olarak ziyaret edip gördüklerini hem fotograflamis hem de deneyimlerini  web sitesinde  paylasmis. Aslinda yazilarina ve fotograflara bakinca hem deneyimleme istegi duyuyorsunuz, hem de bazi karelerde kendinizi korku filminde gibi hissedebiliyorsunuz; gercekten cok etkileyici…  Tabii okurken  yazilar zihnimdeki toz bulutunu kaldirip,  beni o yillara götürdü . Yasim itibariyla patlamayi hatirlamiyorum ama sonraki yillarda insanlarin dillerinden düsmeyen - etkileri sonraki yillarda cikacak, yediklerimiz ictiklerimiz zehir - söylemlerini hatirliyorum,  bir de aklimda kalan  bir kare var; annemlerin bir arkadasinin kizinin gülüsü… kücük kiz normal cocuklara  benzemiyordu, kafasi vücuduna göre oldukca büyüktü. Bir gece amcamlara gelmislerdi. büyükler ona üzüntülü gözlerle bakarken, biz cocuk bakislarimizla, ilk baslarda - NEDEN - ile baslayan cümleler kursak da, büyüklerin o yillarda sessizliginin cok sey anlattigini anlayamadigimiz icin, yanit gelmeyen sorulardan sikilip, kücük kizi güldürmeye calismistik; elinden yasama hakkinin alindigini bilmeden bizim yaptigimiz garip hareketlere gülüyordu… Bu onu ilk ve son görüsümdü, zaten bir kac ay icinde de ölüm haberi gelmisti. Sonra tabi her sey devam etti sanki o kaza hic olmamis, ölenler ölmemis, zarar gören cocuklar hic dogmamis gibi bizler  hayatlarimiza devam ettik. Kimimiz oldugumuz yerden ses cikardik ama duyulmadi, kimimiz ortalikta ses cikardi ama dinlenmedi, kimimizse her seyi unutup, ders almaktan korktugumuz icin  ayni reaktörün celik bir lahide  gömülmesi gibi etkilerini derinlere gömdük. Ama üzgünüm 1986´da bu kaza gerceklesti, insanlar, doga büyük zararlar gördü… Peki  kazadan sonra neler oldu, o kazanin oldugu terkedilmis yerler ne durumda, iste onuda  Elena anlatiyor: 



" Ukrayna dilinde Cernobil bir cicek ismidir, pelin cicegi. Bu cicek buradaki insanlari korkutur cünkü burada Pelin cicegi incilde gecen bir kiyamet alametidir. 8:10 ücüncü melek borozonunu caldi. Gökten mesale gibi yanan büyük bir yildiz irmaklarin ücte biri üzerine ve su pinarlarinin üzerine düstü. 8:11 Bu yildizin adi Pelindir. Sularin bir kismi pelin cicegi gibi acilasti. Acilasan sulardan icen bir cok insansa öldü. 

Radyasyondan kac kisi öldü bunu bilen yok, tahmini rakamlar olsa da maddi kayiplari belirlemek daha kolay. Actigi etkiler göz önünde bulundurulursa son ölü sayisina kadar gercekte kac kisinin öldügü asla bilinemeyecek. Olay yerine ilk giden itfayeciler olay yerine gidene kadar normal bir yangini söndüreceklerini düsünseler de, karsilastiklari manzari hic de öyle olmamis bir daha evlerine dönememisler. Likidatörlerse radyoaktif kirliligi temizlemek icin görevlendirilmis askerlerdi ama coguna  koruyucu  kiyafetler saglanamadi. insanlar evlerini terketmek zorunda kaldilar, bu terkedilmis, cehenneme dönmüs bölgeyse simdilerde  hayvanlar icin rahat yasayabilecekleri bir yasam alani haline dönüsmüs, kimse onlari avlamadigi icin sayilari oldukca artmis, tabii radyasyonun onlari nasil bir genetik yapiya soktugu, güvenli bölgeyle iliskileri tam olarak bilinemiyor. Pripyat yani hayalet kasaba ise patlamanin oldugu yere  4 km uzaklikta. 1986 yilinda burasi yesil, modern biryerdi. ilk giriste burasi hala yasanilan bir yer olarak görünse de bir binanin üzerindeki su slogan "Lenin'in Partisi Bizi Komünizmin Zaferine Tasiyacak" ,  sanki bize zamanin burada  durdugunu anlatiyor. Kasabadaki sessizlik ise insanin kendisini dünyada  tek basina gibi hissetmesine neden oluyor, sonraki yillarda buraya turistlik gezi düzenlense de insanlar sessizlikten rahatsizlik duymus ve hemen buradan ayrilmak istemisler. Priyattan ayrilip  motorumla  kuzeye Beyaz Rusyaya yöneliyorum. Burasi ayri bir ülke ama radyasyona vize uygulamasi konulamiyor bundan dolayida kazadan en cok etkilenen yerlerden biri de Beyaz Rusya . Yollarda doganin insana ait olan seyleri nasil da yok etmeye basladigini görüyorsunuz, birkac yüzyil sonra insana ait hicbir kalinti kalmasa da buralarda hala radyasyon olacak. Burada doga gercekten cok güzel, cok zengin ama ne suyunu icmeye ne de agactan bir meyva koparmaya cesaret edebiliyorsunuz. Bazi yerlerde ise insanlar yasadiklari yerleri terketmek istememis ve ölürsem kendi topraklarimda öleyim diyerek büyük bir cesaretlilikle burada kalmislar ama onlardan mutluluk hikayeleri beklemeyin, insanlar yasli, yorgun ve mutsuz. Geceleri ise gündüzden daha fazlasini görüyorsunuz, gündüzün sessizligm gece son buluyor, hersey hareketleniyor.  Kazanin en kötü  yaniysa cocuklar, kazadan sonra dogan cocuklarin fotograflari kazanin boyutunu gösterse de yetkililer kazadan önce de bu tür cocuklarin dogdugunu, nedeninin alkol ve uyusturucu oldugunu söylüyorlar. Ama kim ne derse desin yasananlardan sonra  onlar asla normal bir cocuk olamadi.  Ugradigim  kasabalardan birisi de Poleskoye kasabasi, kasabanin eski  isminin anlami mezara yakin demek. Bu kasaba Mogol istilasindan, büyük kitliktan, savaslardan cikmis ama Cernobilden aldigi büyük doz onu yavas yavas öldürmüs, su ansa eski adinin kaderini yasiyor. "


Benim yazdiklarim sitede okuduklarimin ufak bir derlemesi, siteye girdiginizde yazilarin sadece bir gezi yazisi olmadigini, ayni zamanda bilimsel olarak yapilan degerlendirmelerin de oldugunu  göreceksiniz. Elena´nin sitesi 2004 yilinda dünyada en cok ziyaret edilen sitesi olmus, tabii ki övgüler almasi disinda  bir cok yerden tepkilerde almis va yazdiklarinin dogru olmadigi söylenmis. Ama bugün hala ben dahil bu siteyi yeni kesfedenler, bu yol hikayesini okuyanlar var. Umarim bir cogunuz bu siteyi benden önce bulup, okumussunuzdur, siz de benim gibi yeni karsilasiyorsaniz  biraz zaman ayirip o gün yasananlara ve sonrasinda yasananlara bir göz atmanizi tavsiye ederim ki sadece fotograflara bakmak bile isin ciddiyetini  anlamaya yetiyor. Unutmamaliyiz ki; var olan bir seyi derinlere gömsek de o hep orada, yasadigimiz her sey o gün orada yasanip bitmiyor, etkileri görünmez bir güc gibi devam edip,  her gün birilerinin kapilarini caliyor. Umarim bir seylerin farkina varmak icin kapinizin calmasini beklemezsiniz . Cünkü hayalet kasabada  kapilarin hicbir önemi yok.





NOT:  

           - Sunu belirtmek isterim ki, nükler enerji konusunda herhangibir egitimim yok, bilimsel herhangi bir aciklama yapamam; ama elimden geldigince arastirmalari takip ediyorum. Belki bu kaza 25 yil önceki  teknolojiyle  bir deney sonucu olusmus olsa da en son Fukusima´da yasananlar bize  dünyanin her an risk altinda oldugunu gösterdi. Elena` nin yazisinda güzel bir kisim vardi - radyasyona vize uygulamasi  olmuyor - diyordu. Ne yazik ki ülke politikalari sadece o ülkeyi, orada yasayan insanlari etkilemiyor, tüm dünyayi, tüm insanligi, tüm dogayi etkiliyor… 

         - Yazinin basinda bahsettigim kücük kizin o dönemde bu sekilde dogmasinin nedeniyle  ilgili elimde kesin bir bilgi yok, bildigim kadariyla bu konu üzerine tam bir arastirmada yok. Ama o dönem o bölgede dogan cocuklarla hemen hemen  ayni belirtileri tasidigi ve zihnimde yer ettigi icin  hem yazimda anmak, hem de o yillarda evlerimizde olusan sessiz korkuyu ifade etmek istedim.

         - Elena´nin yazilarina göz atmak isterseniz, türkce dahil bircok dilde cevirisine , su adresten ulasabilirsiniz: http://www.elenafilatova.com/

         - Fotograflari Elena´nin sitesinden ve su  http://www.26-04-1986.com/ adresten  aldim. Yazinin gidisatindan dolayi cernobil proje ile ilgili cok fazla fotografa yer veremedim. 
                                                     ( fotograflar icin devam )