29 Mart 2017 Çarşamba

Eğitimin Önemi



(Ortaokul öğrencileri için çıkarılan bir okul dergisi için severek yazdığım yazım...)

“Kendinizi uzay gemisi kontrolden çıkmış ve bilinmeyen bir gezegene düşmüş bir astronot olarak düşünün. Kendinize geldiğinizde ve kötü şekilde yaralanmadığınızı anladığınızda aklınızdaki üç soru şu olacaktır: Neredeyim? Burayı nasıl keşfedebilirim? Ne yapmalıyım?
Etrafınızda tanımadığınız türden bitkiler görüyorsunuz […] Uzay geminize dönüyorsunuz ve beklemeye başlıyorsunuz. Uzaktan iki ayak üstünde yürüyen canlıların size doğru yaklaştığını görüyorsunuz. Onların size ne yapacağınızı söyleyeceklerini düşünüyorsunuz.”
Bir yazarın anlattığı bu hikayeyi belki ilk okuduğunuzda aklınıza şu soru gelebilir “astronota ne olduğu?”. Hadi şimdi bunu okula uygulayalım belki böylelikle “astronota ne olduğu?” sorusuna da ulaşabiliriz. Öncelikle okulu uzayda her hangi bir gezegen olarak hayal edebilirsiniz, sınıfı ise uzay geminiz. Arkadaşlarınızla birlikte uzayı keşfe çıkıyorsunuz... Bugüne kadar görmediğiniz şeyleri görüyor, onlarla ilgili hep birlikte bilgi edinmeye çalışıyorsunuz. Tam her şey iyi giderken bir anda geminiz –sınıfınız- yukarıdaki hikayedeki gibi bir gezegene iniş yapmak zorunda kalıyor. “Neredesiniz?” “Burayı nasıl keşfedebilirsiniz?” öncelikle bu sorulara cevap bulmanız gerekiyor. O sırada başka birinin geminize geldiğini duyuyorsunuz, bu kişi size gezegen hakkında bilgi veriyor –coğrafya öğretmeniniz- daha sonra başka bir kişi yaklaşıyor ve bu gezegenin tarihi hakkında –tarih öğretmeniniz- bilgi alabiliyorsunuz. Onlara sorular soruyorsunuz, yeni bilgiler öğreniyorsunuz. İnsan, büyük bir birikimin sonucunda hayatına devam eden bir canlıdır. Hayatına daha iyi devam ettirebilmesi içinse doğru bilgiye ihtiyaç duyar. Bunun içinse hayatı boyunca sürecek olan eğitimden geçer. Okul hayatımızda aldığımız eğitim bizim belirli bilgi birikimine sahip olmamız dışında yeteneklerimizin geliştirmemize, bilerek düşünmemize de katkıda bulunur. Yukarıdaki hikayedeki astronota “ne olduğu?” sorusunu düşünmüştük, bu aslında sizin üçüncü soruya vereceğiniz cevaba bağlı, yani “Ne yapmalıyım?” sorusuna. Birçok insan bu sorunun cevabını veremediği için ‘herkes gibi’ olmayı tercih eder. Yani astronotun “ne yapmalıyım?” sorusuna cevabı uzay gemisine yaklaşan kişilerden almayı beklemesi gibi biz de bunu hiç kimseden alamayız. Ama bize verilen doğru eğitimle, doğru bilgiyle bilerek düşünmemizi ve hayatımız boyunca devam edecek olan kişisel gelişimimizi de en iyi şekilde sağlayabiliriz. Hem böyle bir eğitim sadece kişiyi geliştirmekle kalmaz, yaşadığı coğrafyayı da dünyayı da daha yaşanılabilir bir hale getirir.
Bilgiye bir uzay gemisinin penceresinden bakar gibi ‘hayretle’ bakmak, onu hayatının içine sokmak, sorular sormak… cesareti geliştirirken, bilgelik kazanmayı sağlar. Böylelikle gemiden –okuldan- çıkıp sosyal hayata atıldığınızda hem çevrenizi hem kendinizi bilebildiğiniz için hikayedeki astronot gibi “ne yapmalıyım?” sorusuna kendiniz cevap verebildiğiniz için daha mutlu ve sağlıklı bir birey olarak yaşayabilirsiniz. Çünkü insan bir ağaçtır ve var olabilmesi için toprağa ihtiyaç duyar. Doğru alınan eğitimse toprağı besleyen en büyük kaynaktır. Toprağı kaynaksız bırakmazsanız dünya kocaman bir ormana dönüşür.


Kaynak: - Rand, Ayn, “İhtiyacımız Olan Felsefe"