Tüm
dönem boyunca Avusturyalı oyuncu, film yapımcısı, felsefeci, müzisyenlerin
ortak oluşturdukları özel bir programa katıldım. Projeye başladığımda böyle bir
deneyim yaşayabileceğimi kestiremiyordum ama işin içine girdikçe proje beni
içine çektikçe çekti... Son 2 ayı günde ortalama 10 saat makale okuyup,
yazmakla geçirdim. Kendi tercihim olduğu için hiç pişman olmasam da bir süre
sonra kütüphanenin cam çatısından gökyüzüne bakmak beni oldukça bunalttı.
Tempom azaldığında ise ilk isim kendimi sokağa atmak oldu. Tuna kenarında
duvarlardaki resimlere bakarken -Viyana'da Tuna yolu boyunca duvarlarda
resimler vardır- duvarlardaki resimleri yapan sokak ressamıyla tanışma fırsatı
buldum. Bu ressamın adı Norbert. Tam olarak yaptığı şeyin adıysa Grafiti.
Baktım Norbert yaptığı işi aşkla yapıyor ve paylaşımdan hiç mi hiç
sakınmıyor...
-Eh!
Benim için de artık bir yazı yazarsın dedim...
-Nasıl
yani! Tam olarak istediğin ne? dedi... ...
Başladım
istediğim şeyi anlatmaya.. Kısaca özetlersem: istediğim şeyin teorik bilgi
olmadığı, yaptığını pratiğe dökerken hissettiklerini ifade edip edemeyeceğini
sordum. Buradaki insanların en sevdiğim ve kendi üzerimde uygulamaya çalıştığım
özellikleri, disiplinleri. Norbert de hiç gecikmeden bana 3 sayfalık güzel bir
yazı yazıp yolladı ve yazımın kafamdakinden çok daha farklı bir boyut almasını
sağladı. Hatta daha da ileri gidip mutlaka deneyip bu işlere girmem gerektiğini
bile söyledi, "neden olmasın" deyip...
NEDİR
BU GRAFİTİ
Öncelikle
size grafiti ile ilgili kısa bir bilgi vermek istiyorum: Grafiti, duvar
yazıları ve resim yoluyla kendini ifade eden bir görsel uygulamadır. Bir grup
bunu sanat olarak kabul ederken bazı çevreler Vandalizm olarak kabul
etmektedir. Tarihçesi ilk çağa kadar dayanmış olsa da çıkış noktası 2. dünya
savaşıdır. Almanya'yı ikiye ayıran Berlin Duvarını protesto etmek için gruplar
tarafından duvar boyanmış, 1960 yılında ise ABD'de politik gruplar görüşlerini
duyurmak için bu yöntemi denemiştir. Belli bir kesimin grafitiyi Vandalizm
olarak kabul etmesinin temelinde de duvarların illegal olarak boyanması vardır.
Sonraki yıllarda ise grafiti daha da gelişmiş, günden güne yayılmıştır.
Avrupa'nın bir çok yerinde metro duvarlarında, nehir kenarlarında, köprü
altlarında bu yazı ve resimlerle karşılaşmak mümkün. Grafiti yapan kişiler
genel olarak kimliklerini saklayarak takma isimler kullanıyorlar. Grafiti ile
ilgili bu kısa bilgilendirmeden sonra kısaca Norbert'i tanıtmak istiyorum. Norbert
1997 yılında ilk olarak Grafiti ile ilgilenmiş, sonra üniversiteye gitmek için
ara vermiş. 4 yıllık üniversite
eğitiminden
sonra 2008 yılında onu en eğlendiren şeyin Grafiti olduğuna karar verip
hayatını bunun üzerinden kazanmaya başlamış, o günden bugüne kadar hem
eğleniyor, hem de hayatını grafitiden kazanıyor. Bakış açısını ise şöyle ifade
ediyor :
"Hayat
bence bir tecrübe, biz sürekli birilerine bilgi aktaramayız. Senin istediğin
şeyi o yüzden anlayabiliyorum ve teorik bilgiye ben de senin gibi bir noktadan
sonra önem vermiyorum. Bence zaten bu bir kıyafet ve o kıyafeti senin yerine
başkası seçemez, tecrübelerin karar verir. Grafiti'de ise bakmanın ötesi
vardır. Sen bir kutu boya spreyi görürsün bana dersin ki bu kırmızı bir sprey
boya ama o spreyi ben alıyorum ve duvara öyle bir güdüyle yolluyorum ki sen o
duvarda artık o kutu boyanın yarattığını görüyorsun. İşte hayatın sihiri burada
başlıyor hayat bir kutu boya değildir içindeki boyalarla istediğini
yaratabilmektir. Ben içimdeki sihiri duvara yansıtıyorum bu sana ulaştığında
ise sende başka bir şekil alıyor çünkü senin içinde de emin ol benimki gibi
yaratıcılık var. Biz yaşlanıyoruz, her gün olumlu olduğumuzun farkındayız ama
çocukken böyle bir düşüncemiz yoktu, yaşlanıyoruz, ölüme yaklaşıyoruz demiyorduk;
işte o çocukluktaki temel duyguyu arıyoruz. O resimde öyle bir boyutu
yakalarsın ki o zaman ölümsüzleşiyorsun. Benim için sevgi inancı her şeyin
temelinde yer alıyor, her şeyde o var, sen baktığında o sevgiyi görüyorsun
başkası da o sevgiyi görüyor ama günden güne insanlar bunu hissetmeyi unutmaya
başladılar.
Bizi
isimlerimizin içine soktular bundan dolayı onların sınırlarıyla yaşayıp onu
yaymaya çalışıyoruz. Ama bizler ismin çok ötesindeyiz. Asıl seni sen yapan bu
değil önemli olan senin sevgi inancın ve onu hayata koyuşundur. Grafitide bunu
sergileyiştir, o hayatın içindedir o sevginin yaratıcılığının ortaya çıkışıdır.
Belki ilk başlarda insanlar buna yabancı kalmış olabilirler ama tarihe bir bak
o hep hayatın içindeydi, harfler bizleri sınırladı... Grafiti benim için içimin
harfleridir, içimdeki yaratıcılığın ifadesidir... Ben sana bu sihri ulaştırmak
zorundayım yoksa her şey kaybolur unutulur... Benim amacım bunu kaybetmemek bu
sihri seninle buluşturmak. Bunun okulu olamaz , istiyorsan sendeki yaratıcılığı
ortaya koyabilirsin ki sende bulunan daha farklı bir şey ortaya çıkacaktır.
Umut ediyorum ki içimdeki şeyleri hiç kaybetmem ve bunu resimle
ölümsüzleştirmeye devam edebilirim..." diyerek yazısını sonlandırmış.
Tabii
yazı biraz uzun olunca hepsini bire bir çevirmek yerine, toparlayarak aktarmaya
çalıştım. Norbert açıkçası benim günümü değiştirmekle kalmadı, sayesinde
bilmediğim bir alan hakkında çok güzel bilgiler edinmemi, hissetmemi ve farklı
bir bakış açısı kazanmamı sağladı. Uzun ve yorucu bir dönemden sonra böyle bir
tesadüfle karşılaşmak, okulun görkemli duvarlarından çıkıp sokaktaki sanatla
temas etmek, insanlara sınır koyan duvarların yaratıcılıkla buluşturulup
sınırların sadece beyinde olduğunu görmek, camın dışarısındaki gökyüzüne
bakmak, havayı ciğerlerime çekmek gerçekten çok güzel....
Ergül
Akyürek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder