5 Mart 2015 Perşembe

DEVRİM VE KADIN


 Samsun

Rüzgar, o gün çok sert esmesine rağmen uzaklardan getirdiği koku beni kahkahaların hiç dinmediği günlere götürmüştü. Hayatımda daha önce hiç gülmemişim gibi gülmek çok eskide kalmış gibi hafifçe gülümsedim. Gülümsememin kahkahaya karıştığı bir anda ise rüzgardan daha sert bir kalabalığın üzerime doğru koştuğunu fark ettim. Tek hatırladığım ise sol yanımı saran ateş ve tüm kalabalığa rağmen haksızlıklara karşı dimdik duruşum.

Amasya-Suluova

Aslında içimdeki şeyin tam olarak ne olduğunu bilmiyorum, bazen tüm umutlara rağmen „korkuyor muyum?“ diye kendime soruyorum, bazense kendimden kaçıyorum... Ama nereye kaçarsam kaçayım meraklı bakışlar beni kendimle tekrar tekrar yüzleştiriyor. Tek tesellim ise demir parmaklıklara rağmen hayatta olması. Ona sorsanız arkadaşlarının yerine ölmüş olmayı tercih edebilir. Benim her gün bin kere öldüğümü bilmeden. İşte bu düşünceler içinde boğuşurken askerlerden birinin yanıma yaklaştığını gördüm -sonunda sıra bana gelmişti- Kapıdan içeri girdiğimde ise o merdivenlerin sonundaki sandalyede oturuyordu, her yeri şişmiş. Yaklaşmaksa yasak! Sol yanımı tarifsiz bir acı sardı, yutkundum ve haksızlıklara karşı dimdik durdum.

İstanbul

Annem, bebekken çok ağladığımı söyler uykusuz gecelerini anlatırdı. Bazen kalabalıkların en önünde bağırırken aklıma annemin sözleri geliyor, sırf bu yüzden, tüm dünya yapılan haksızlıklara karşı uyumasın diye daha da çok bağırıyorum. Sonra dünyanın başka bir köşesinde haksızlıklara karşı dimdik duran başka bir kadın geliyor aklıma, iste o zaman sol yanım umutla doluyor...

Kadın olmak, Amasya`da, Samsun`da, İstanbul’da, Paris`te, Berlin`de ya da dünyanın herhangi bir yerinde bazen kalbindeki tüm yüklere rağmen tek başına eşitlik için kalabalıklara karşı direnmekken, bazen kalbindeki umutla özgürlük için kalabalıkların en önünde yer almak, umudu yeşertmektir... 8 Mart Dünya Kadınlar Günü de kadınların hakları için özgürlük ve eşitlik mücadelelerine adanmış bir gündür. İlk olarak „Kadınlar Günü“ fikri ise, 20. yüzyılın başında ortaya çıkan ideolojilerle dile getirilmiş olsa da kadın hareketlerinin ilk girişimleri Fransız Devriminin „eşitlik, özgürlük, kardeşlik“ anlayışı bağlamında belirlenmişti. Fransız Devriminde önemli bir isim olan feminist yazar, politik eylemci Olympe de Gouge 1791 yılında Kadın Hakları ve Kadın Yurttaş Bildirgesi`ni yayımlamış, “Mademki kadına giyotine çıkma hakkı veriliyor, öyle ise kürsüye çıkma hakkı da verilsin” demiş, bu sözlerinden 2 yıl sonra yazdığı bir yazı nedeniyle tutuklanarak öldürülmüştü. 19. yüzyılın devamında ise Almanya, Fransa, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri`nde kadınların en büyük hedeflerinden biri oy kullanma talepleri olmuş, hakları için mücadeleler vermişlerdi. 1910 yılında ise Alman Sosyalistleri Clara Zetkin ve Käte Duncker`in Kopenhag’ta yapılan „Uluslararası Sosyalist Kadınlar Toplantısı“ `nda, kadınların hakları için bu vermiş oldukları mücadeleler onuruna „Kadınlar Günü“ önerisinde bulunmuşlardı. Önceleri bu gün için belirli bir tarih belirlenmemiş olsa da 1921 yılında Moskova`da yapılan „2. Komünist Kadınlar Toplantısı“ `nda „8 Mart“ tarihi „Dünya Emekçi Kadınlar Günü“ olarak belirlenmişti. 16 Aralık 1977 tarihine gelindiğinde ise Birleşmiş Milletler 8 Mart`ın „Dünya Kadınlar Günü“ olarak kutlanmasına karar vermişti. Aslında bu günün 8 Mart olarak belirlenmesiyle ilgili değişik kaynaklarda farklı bilgiler olmuş olsa da bu günün temelinde kadınların hakları için vermiş oldukları mücadelelerin ve devrimci karakterlerinin olmuş olduğu söylenebilir.
Türkiye`de ise „Dünya Emekçi Kadınlar Günü“ ilk olarak 1921 yılında kutlanmış, 1975 yılında ise
„Dünya Kadınlar Günü“ ülke geneline yayılmaya başlamıştı. 12 Eylül 1980 darbesi bu kutlamaların 4 yıl ertelenmesine neden olmuş olsa da kadınlar bu 4 yılın sonunda tekrar sokaklardaki yerlerini almışlardır.
Ama tüm mücadelelere, kazanılan haklara rağmen yapılan araştırmaların pek de iç açıcı olduğu söylenemez, yukarıda sözü geçen ülkeler de dahil olmak üzere edinilen veriler kadın-erkek eşitliğinin sözde olduğunu ortaya koymaktadır. Bundan dolayı da, biz „Kadın“`lar karakterimizde devrimi taşımaktan asla vazgeçmeden giyimimiz, eğitimimiz, haksızlıklara karşı duruşumuz...vs. ile hemcinslerimizin yıllar önce başlatmış olduğu eşitlik, özgürlük mücadelesini yaşamımızın her alanında devam ettirmeliyiz... Çünkü; kadın hakları, tarih sayfalarında adı geçmeyen milyonlarca kadının mücadelesiyle kazanılmıştı. Her gün hayatının her alanında bu mücadeleyi sokakta, evde, okulda... devam ettiren tüm kadınların „Dünya Kadınlar Günü“ kutlu olsun!
Ergül Akyürek
Ekmek ve Gül
Yürüyoruz yürüyoruz, günün aydınlığında
Donuk fabrika bacalarına, yoksul mutfaklara
Çarpıyor sesimiz ve birden parlayan
Bir ışık gibi ulaşıyor insanlara
"Ekmek ve gül! Ekmek ve gül!
 ...
(Türkçe çeviri: Metin Demirtaş)
(James Oppenheimer`ın yazdığı Ekmek ve Gül şiirini, 1912 yılında Amerika Birleşik Devletleri`nde (Lawrance) 14.000 tekstil işçi grev sırasında söylemiş, slogan olmuştur.)


Not:
 -  Bu yazının başlangıcındaki 3 şehirde geçen 3 ayrı anın betimlemesi annemin 12 Eylül öncesi ve sonrasında yaşadıklarını içermektedir.

- Yukarıdaki tarihi bilgiler içinse Viyana`da düzenlenmiş „Dünya Kadınlar Günü 100. Yıl Projesi“ve Viyana Üniversitesi kütüphanesindeki kaynaklardan yararlandım.






Hiç yorum yok: