Samsun
Rüzgar,
o gün çok sert esmesine rağmen uzaklardan getirdiği koku beni
kahkahaların hiç dinmediği günlere götürmüştü. Hayatımda
daha önce hiç gülmemişim gibi gülmek çok eskide kalmış gibi
hafifçe gülümsedim. Gülümsememin kahkahaya karıştığı bir
anda ise rüzgardan daha sert bir kalabalığın üzerime doğru
koştuğunu fark ettim. Tek hatırladığım ise sol yanımı saran
ateş ve tüm kalabalığa rağmen haksızlıklara karşı dimdik
duruşum.
Amasya-Suluova
Aslında
içimdeki şeyin tam olarak ne olduğunu bilmiyorum, bazen tüm
umutlara rağmen „korkuyor muyum?“ diye kendime soruyorum,
bazense kendimden kaçıyorum... Ama nereye kaçarsam kaçayım
meraklı bakışlar beni kendimle tekrar tekrar yüzleştiriyor. Tek
tesellim ise demir parmaklıklara rağmen hayatta olması. Ona
sorsanız arkadaşlarının yerine ölmüş olmayı tercih edebilir.
Benim her gün bin kere öldüğümü bilmeden. İşte
bu düşünceler içinde boğuşurken askerlerden birinin yanıma
yaklaştığını gördüm -sonunda sıra bana gelmişti- Kapıdan
içeri girdiğimde ise o merdivenlerin sonundaki sandalyede
oturuyordu, her yeri şişmiş. Yaklaşmaksa yasak! Sol yanımı
tarifsiz bir acı sardı, yutkundum ve haksızlıklara karşı dimdik
durdum.
İstanbul
Annem,
bebekken çok ağladığımı söyler uykusuz gecelerini anlatırdı.
Bazen kalabalıkların en önünde bağırırken aklıma annemin
sözleri geliyor, sırf bu yüzden, tüm dünya yapılan
haksızlıklara karşı uyumasın diye daha da çok bağırıyorum.
Sonra dünyanın başka bir köşesinde haksızlıklara karşı
dimdik duran başka bir kadın geliyor aklıma, iste o zaman sol
yanım umutla doluyor...
Kadın
olmak, Amasya`da, Samsun`da, İstanbul’da, Paris`te, Berlin`de ya
da dünyanın herhangi bir yerinde bazen kalbindeki tüm yüklere
rağmen tek başına eşitlik için kalabalıklara karşı
direnmekken, bazen kalbindeki umutla özgürlük için kalabalıkların
en önünde yer almak, umudu yeşertmektir... 8 Mart Dünya Kadınlar
Günü de kadınların hakları için özgürlük ve eşitlik
mücadelelerine adanmış bir gündür. İlk olarak „Kadınlar
Günü“ fikri ise, 20. yüzyılın başında ortaya çıkan
ideolojilerle dile getirilmiş olsa da kadın hareketlerinin ilk
girişimleri Fransız Devriminin „eşitlik, özgürlük, kardeşlik“
anlayışı bağlamında belirlenmişti. Fransız Devriminde önemli
bir isim olan feminist yazar, politik eylemci Olympe de Gouge 1791
yılında Kadın
Hakları ve Kadın Yurttaş Bildirgesi`ni
yayımlamış, “Mademki kadına giyotine çıkma hakkı veriliyor,
öyle ise kürsüye çıkma hakkı da verilsin” demiş, bu
sözlerinden 2 yıl sonra yazdığı bir yazı nedeniyle
tutuklanarak öldürülmüştü. 19. yüzyılın devamında ise
Almanya, Fransa, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri`nde
kadınların en büyük hedeflerinden biri oy kullanma talepleri
olmuş, hakları için mücadeleler vermişlerdi. 1910 yılında ise
Alman Sosyalistleri Clara Zetkin ve Käte Duncker`in Kopenhag’ta
yapılan „Uluslararası Sosyalist Kadınlar Toplantısı“ `nda,
kadınların hakları için bu vermiş oldukları mücadeleler
onuruna „Kadınlar Günü“ önerisinde bulunmuşlardı. Önceleri
bu gün için belirli bir tarih belirlenmemiş olsa da 1921 yılında
Moskova`da yapılan „2. Komünist Kadınlar Toplantısı“ `nda „8
Mart“ tarihi „Dünya Emekçi Kadınlar Günü“ olarak
belirlenmişti. 16 Aralık 1977 tarihine gelindiğinde ise Birleşmiş
Milletler 8 Mart`ın „Dünya Kadınlar Günü“ olarak
kutlanmasına karar vermişti. Aslında bu günün 8 Mart olarak
belirlenmesiyle ilgili değişik kaynaklarda farklı bilgiler olmuş
olsa da bu günün temelinde kadınların hakları için vermiş
oldukları mücadelelerin ve devrimci karakterlerinin olmuş olduğu
söylenebilir.
Türkiye`de
ise „Dünya Emekçi Kadınlar Günü“ ilk olarak 1921 yılında
kutlanmış, 1975 yılında ise
„Dünya Kadınlar Günü“ ülke
geneline yayılmaya başlamıştı. 12 Eylül 1980 darbesi bu
kutlamaların 4 yıl ertelenmesine neden olmuş olsa da kadınlar bu
4 yılın sonunda tekrar sokaklardaki yerlerini almışlardır.
Ama
tüm mücadelelere, kazanılan haklara rağmen yapılan
araştırmaların pek de iç açıcı olduğu söylenemez, yukarıda
sözü geçen ülkeler de dahil olmak üzere edinilen veriler
kadın-erkek eşitliğinin sözde olduğunu ortaya koymaktadır.
Bundan dolayı da, biz „Kadın“`lar karakterimizde devrimi
taşımaktan asla vazgeçmeden giyimimiz, eğitimimiz, haksızlıklara
karşı duruşumuz...vs. ile hemcinslerimizin yıllar önce başlatmış
olduğu eşitlik, özgürlük mücadelesini yaşamımızın her
alanında devam ettirmeliyiz... Çünkü; kadın hakları, tarih
sayfalarında adı geçmeyen milyonlarca kadının mücadelesiyle
kazanılmıştı. Her gün hayatının her alanında bu mücadeleyi
sokakta, evde, okulda... devam ettiren tüm kadınların „Dünya
Kadınlar Günü“ kutlu olsun!
Ergül Akyürek
Ergül Akyürek
Ekmek
ve Gül
Yürüyoruz
yürüyoruz, günün aydınlığında
Donuk
fabrika bacalarına, yoksul mutfaklara
Çarpıyor
sesimiz ve birden parlayan
Bir
ışık gibi ulaşıyor insanlara
"Ekmek
ve gül! Ekmek ve gül!
...
(Türkçe çeviri: Metin Demirtaş)
...
(Türkçe çeviri: Metin Demirtaş)
(James
Oppenheimer`ın yazdığı
Ekmek ve Gül şiirini, 1912
yılında
Amerika Birleşik Devletleri`nde
(Lawrance) 14.000 tekstil işçi
grev sırasında
söylemiş,
slogan olmuştur.)
Not:
- Bu yazının başlangıcındaki 3 şehirde geçen 3 ayrı anın betimlemesi annemin 12 Eylül öncesi ve sonrasında yaşadıklarını içermektedir.
- Bu yazının başlangıcındaki 3 şehirde geçen 3 ayrı anın betimlemesi annemin 12 Eylül öncesi ve sonrasında yaşadıklarını içermektedir.
- Yukarıdaki tarihi bilgiler içinse Viyana`da düzenlenmiş „Dünya Kadınlar Günü 100. Yıl Projesi“ve Viyana Üniversitesi kütüphanesindeki kaynaklardan yararlandım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder