21 Aralık 2015 Pazartesi
17 Kasım 2015 Salı
„ZERO. GELECEĞE GERİ SAYIM“
„Bir
yanda, gökyüzü hayal edebileceğiniz en büyük tuvaldir, diğer
yandan, hayal edebileceğiniz en büyük tiyatro. Yalnızca en büyük
astronomik ve astrolojik tiyatro da değil, gökyüzü için
geliştirilen her şey için de en büyük tiyatrodur. Havacılık
endüstrisi mesela. Gökyüzü, özellikle II. Dünya Savaşı
sırasında müthiş önemli bir rol oynamıştı. (…) Gökyüzüne
dair keyif duygularının yerini dehşet almıştı. Savaş
bittiğinde ilk başta inanamadık, sonra müthiş bir rahatlama
yaşadık (…) Ve bu vesileyle gökyüzünü kutlama dürtüsü ve
sevinci ortaya çıktı-bununla beraber de gökyüzü sanatı fikri.“
(Otto Piene)
(Heinz Mack (1931-) Dokuz Sütun Üzerindeki Gökyüzü)
Her
şey SIFIR`dan başladı...
II.
Dünya Savaşı, insanların uzun yıllar, bombaların, savaş
uçaklarının, siren seslerinin kapladığı gökyüzü altında
ölümün tüm soğukluğunu her an iliklerinde hissederek yaşadığı,
büyük bir yıkımdı. Savaşın sonrası ise yıkıntıların
içinde büyük bir yokluk dönemi... Her şeye yeniden, SIFIR`dan
başlanmalıydı, SANAT`a da... İşte! Böyle bir karamsarlık
döneminde iki Alman genç sanatçı, Hanz Mack ve Otto Piene
aldıkları felsefe eğitimleriyle sanatı birleştirerek Almanya`nın
Düseldorf şehrinde 11 Nisan 1957 yılında evlerinin avlusunda ilk
açtıkları akşam sergileriyle sanatta aradıkları yeni başlangıcı
şu büyük harflerle başlattı: ZERO.
(Günther Uecker (1930-) Kozmik Hayal/Isik Diski)
ZERO,
bu yeni başlangıcı yokluktan çıkan malzemelerle zaman zaman
bıçak darbeleri, ok ya da alevlerle, zaman zaman çivinin ışık
ve gölgelerle ifadesiyle, zaman zamansa tek bir rengi farklı
yüzeylere uygulayarak kişinin kendi kişisel tecrübelerini
edinmesini sağlamaya çalışarak, içerisine Yves Klein, Günther
Uecker, Lucia Fontana gibi isimleri de katarak kısa sürede
uluslararası bir ağa dönüşmüş, SIFIR`dan doğmuştu. Bu
sanatsal ağ savaş sonrası genç sanatçıların farklı sanatsal
formlarda birçok deneysel çalışmaya imza attığı dünyanın
çeşitli yerlerinde sayısız sergiye dönüşmüş olsa da 1967
yılına gelindiğinde grubun baş aktörleri birbirlerinden
ayrılmış, son sergileriyle 10 yıllık serüvene son verdiklerini
açıklamışlardı.. Ama ZERO, bu kısa sürelik ömrüne rağmen
20. yüzyılın en önemli Avangart Hareketlerinden biri olmayı
başarırken, aynı zamanda da yokluktan çıkan yaratıcılığın
hikayesini de tüm dünyaya göstererek ilham kaynağı olmuştu.
Ateşin,
ışığın, dumanın, çivinin, hareketin, rengin... nasıl
yaratıcılıkla buluştuğunu henüz görmediyseniz, duvarlarında
sanatçıların tekstlerinin de yer aldığı 100`ün üzerinde eseri
S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi`nde 10 Ocak 2016 tarihine kadar ziyaret
edebilir, ZERO`nun gücünden yararlanıp geleceğe doğru geri
sayabilirsiniz...
(Heinz Mack (1931-) Isik Stelleri)
„Gözlerimizi
kapadığımızda tam bir karanlığa gömülürüz, geceyi
beklememiz gerekmez; gece görecedir, insan gecenin önü sıra koşup
daima aydınlıkta kalabilir. (…) Ama aydınlığı yalnızca övmek
bana yetersiz geliyor. Ben karanlığın kendisine gidiyorum, onu
ışıkla deliyor, saydam hale getiriyorum, karanlıkta içkin olan
dehşeti çekip alıyorum, onu bir yaşam soluğuyla kendi bedenim
gibi yoğun bir güce dönüştürüyorum ve dumanı da alıyorum ki
uçabilsin.“ (Otto Piene, Cennete Giden Yollar, 1973)
(Piero Manzoni (1933-1963) Achrome)
Not:
- Yazıda geçen Otto Piene`ye ait tekstler sergide kullanılan duvar
yazılarından alınmıştır.
- Fotoğraflar ve
sergiyle ilgili daha ayrıntılı bilgi için
http://www.sakipsabancimuzesi.org/tr/sayfa/sergiler/zero-gelecege-geri-sayim
adresini ziyaret edebilirsiniz.
1 Ekim 2015 Perşembe
Uzun İnce Bir Yoldayım
Bir
yerde okumuştum: „Âşık Veysel, film çekimleri için İstanbul`a gelir.
Gazeteciler ona, onu doktora götürebileceklerini ve gözlerini ameliyat
ettirebileceklerini söyler. Âşık Veysel ise gazetecilere: „Ben şimdiye kadar
kafamda bir dünya kurmuşum gözlerim açılırsa tekrar bir dünya kuramam. [...]“
der.“ Bazen yollardayken de Âşık Veysel`in bu sözleri geliyor aklıma; -kiminin,
gözü kör karanlığı aydınlığa çıkarıyor, kiminin gönlü kör aydınlığı
karartıyor...- Hepimiz aslında uzun ince bir yolda giden ama kendi dünyasından
dünyaya bakıp, algıyı kendi dünyasında yorumlayan farklı dünyalarız, belki de
farklılıkları kabul etmeyişimizin temelinde de kendi dünyamızı keşfetmekteki
derin yalnızlık korkusu vardır, aynı olanın kalabalıkları içindeki ölümcül
yalnızlığa rağmen. Belki de sırf bu yüzden yolda olmalıdır insan, bazen km`lere
sığmayan yolculuklar ile bazen tanımadığımız bir çift gözde, bazen bir sanat
eserinde... Ama illaki kendinde...
Mesela,
o yolların birinde -Şirince`ye yaklaşık 1 km uzaklıkta- „Nesin Matematik Köyü“
var, her adım toprakta sizi umuda sürükleyen Ali Nesin`in mücadele hikayesi,
aydınlık gençler... Yolun başka bir yerinde tekneyle dklar içinde gidebileceğiniz
Yunan adaları, özellikle son aylarda bir umut uğruna, o toprağa ayak basmak
için denizde can vermiş yüzlercesinin içinden hayatta kaldığı için şanslı
sayılabilecek ama gözlerinin içinde umudu göremediğiniz çocuklar, tek başına
olsa belki de toprağında ölmeyi tercih edebilecek anne-babalar ve tabii ki
kendinizle baş başa kaldığınızda hala bu hayatta hayallerinizin olmasına,
umudunuzun olmasına şaşırmak, kocaman bir gerçek! Mesela, Karadeniz`de bir yer
var sadece bilenin gittiği, ıssız ormanlarının sizi sevgi dolu insanlarla
buluşturduğu, her kucaklaşmada „bu da var“ deyip sizi hayata tekrar tekrar
tutunmamızı sağlayan, paranın geçmediği... Mesela, sınırın diğer tarafı, sınırların
insani nasıl farklılaştırdığını gördüğünüz, sizi geçmişte bir ana götüren başka
bir toprak; müzik, doğa... Artvin`in yaylaları, yollarında size doğru
kosan keçilerinden, koyunlarından yol alamadığınız; yer yer ağaç, yer yer su
olduğunuz... Mesela Ardanuçlu çocuklar, rehberlik yaptıkları için onlara
dondurma aldığınızda dünyalar onların olan, bir çocuğun gülüşünde kaybolduğunuz....
Ve bir adam var 1919`da Samsun`a ayak basan, tüm zorluklara, umutsuzluklara...
rağmen bizi başkalarının dayattığı dünyadan çıkarıp bize kendi dünyamızı hediye
eden; yolun sonu gibi görünse de yolun hep başında yer alan...
Ergül Akyürek
(Nesin Matematik Köyü)
Nesin Matematik Köyü
Nisanyan Hotel- Hodri Meydan Kulesi
Teos Antik Kenti
Teos Antik Kenti-Dionysos Tapinagi
Sigacik-cittaslow
30 Temmuz 2015 Perşembe
Yedi Kıta, Dört Mevsim...
„Limanda
küçük bir bina vardı, bu binanın pencereye benzer bir deliğinden
insanlar bilet satın alıyordu. Mısır`ın Afrika`da olduğunu
öğrendi delikanlı.
-
Arzunuz? diye sordu gişedeki memur.
-
Belki, yarın diye yanıtladı delikanlı uzaklaşırken.
-
Al sana bir hayalperest daha, dedi gişedeki adam arkadaşına,
delikanlı uzaklaşırken. Bilet alacak parası bile yok.“ Bu
hayalperest delikanlı, Brezilyalı yazar Paulo Coelho`nun Simyacı
kitabının kahramanı, hayalleri uğruna Mısır Piramitlerine uzun
bir yolculuk yapan Endülüslü çoban Santiago`ydu. Ama sanmayın ki
hayallerinin peşinden giden kahramanlar sadece romanlarda, hayaller
hayallere değdikçe onların sayısı da gün geçtikçe çoğalarak
artıyor... İşte bizim hikayemizin kahramanı da 2010 yılında
„Doğa için Pedalla“ diyerek bisikletinin rotasını Samsun`dan
Japonya`ya çeviren ; 2012 yılında ise „Gelecek için Pedalla“
adıyla dünya turu için Ankara´dan tekrar bisikletiyle yola çıkan
Gürkan Genç.
Başlangıç...
Gürkan`ın
Ankara`da başlayan hikayesi, belki kendinin bile uzun yıllar fark
edemediği çocukluğunun en keyifli aracı, oyun arkadaşı olan
bisiklet ile Ankara`da işten eve gidip gelirken tüm rutinini
değiştirip bisikletinin direksiyonunu başka diyarlara çevirmesi
ile 5 sene içinde 42.000 km ulaşmış uzun bir serüvene
dönüşmüş. Bu yeni yollar, onu çöllere, vadilere, şehirlere,
köylere... götürürken ayni zamanda onu başka insanların
sevincine, acısına, korkularına da götürmüş; doğanın tüm
zor şartlarına rağmen sınırları zorlayan mücadele etme gücünü
ona kazandırırken onu her seferinde yeni bir Gürkan ile
tanıştırmış. “Yollar” diyor Gürkan „yıllar
yılı törpüledi düşüncelerimi, tabularımı, hayallerimi...
Evet, değişiyorum... Düşüncelerim, önyargılarım, bildiklerim,
tecrübelerim, bedenim, hastalıklarım, zayıflıklarım, iyi ve
kötü yanlarım... Mesela; hayallerim, hayalleri kovalıyor; 2010`da
Japonya`ya gitme hayali, dünya turuna, oradan sosyal sorumluluk
projelerine, sonra üretime, ardından da çocuklara ulaştı. Yani,
kendim için çıktığım bu yol beni kendi içimde
sessizleştirirken başkalarının hayallerine ses oldu.“
Simyacı,
delikanlıya: „Evrenin Ruhu, bir düşü gerçekleştirmeden önce
yol boyunca öğrenilen her şeye değer biçer. Bize karsı kötü
duygular beslediği için değil, düşümüzü gerçekleştirmemizin
yanı sıra, ona doğru ilerlerken aldığımız dersleri de iyice
öğrenmemizi ister. Ama insanların çoğunluğu işte o anda
vazgeçerler. Çölün dilinde biz bu duruma şöyle söyleriz:
Vaha`nın palmiyeleri ufukta görünmüşken susuzluktan ölmek.“
dedi. İşte Gürkan, o pes edenlerden hiç olmamış, zaman zaman
yollarda hırpalanmış, soyulmuş, çadırının etrafını kurtlar
sarmış, dünyanın çatısı denilen Pamir Geçidi’nde ekipman
sıkıntısından dolayı donma tehlikesi geçirmiş, Kutup
Dairesi`ne varmak için her gün -40 derecede yol almış, Gobi
Çölü`nün sonsuz sessizliğinde belki de hayatında hiç
korkmadığı kadar çok korkmuş... Yine de her susuz kaldığında
yollarda karşılaştığı insanlar onun için bazen Vaha`nın
palmiyeleri bazense Vaha`daki palmiyeleri görmek adına su olmuş.
„Yol boyunca köylerde, kasabalarda... insanlara misafir
oluyorum. Yemeklerini yiyor, kültürlerini öğreniyorum. İnsanların
hikayeleri, fikirleri, yaşamları... kalbime dokunuyor, bu da beni
zenginleştirirken yol adına yolda olmak adına umut oluyor.“
Varış
Noktası...
Gürkan,
şu an hala yollarda... Belki yalnız başına yolculuk yapıyor ama
yollarda tanıdığı insanlar, yol hikayesini
http://www.gurkangenc.com/tr
sitesinden takip edenler, bu yolculukta ona inanıp hayal ortağı
olanlar onun deyişiyle onu „BİZ“ yapıyor... Gürkan en
erken 2020`de 7 kıta, 84 ülkeye ayak basmış, sayısız insan
tanımış olarak bisikletiyle tam bir dünya turu yaptıktan sonra
ülkesine geri dönecek, yani varış noktası Türkiye. Ama hedefi
sadece varış noktasına ulaşmak değil, yeni hayallere açılan
yeni yollar yaratmak. „Dünya turu zihnimde 2012 yılında
bitti. „Bitirebilecek miyim, yarıda mı kalır?“ diye
düşünmüyorum. O günden beri gelecek adına neler yapabilirim
sürekli bunları düşünüyorum. Aldığım desteklerle yoldayken
de „Gürkan Genç Bisiklet Veriyor“, „Gürkan Genç Eğitim
Bursu“, „Gürkan Genç Gezgin Bursu“, „Gürkan Genç Sporcuya
Destek“ projeleri ile imkanı olmayanlara yardımcı oluyor,
bisikletli yaşamı elimden geldiğince teşvik etmeye çalışıyorum.
Döndükten sonra dünyayı bisikletle gezmiş birisi olarak
tecrübelerimi hayatımın sonuna kadar anlatabilir, kitap
yazabilirim... Ama açıkçası sadece tecrübelerimi anlatmak
istemiyorum. Dünya turundan sonraki hayalim yaşadığım şehir
olan Ankara`da 2023 yılında bağımsız milletvekili olarak
gördüklerimi yaşadıklarımı anlatmaktan daha çok ülkemde
uygulamaya geçirmek istiyorum. Belki şu an bu hayalim bisikletle
dünyayı gezen biri için imkansız gibi görünebilir ama olanaksız
değil, zaten bir insanın en iyi ne yapabileceğini de kendisinden
başka kimse daha iyi bilemez.“
Hepimiz
hayaller kurarız, sadece kimimiz bunlara inanıp peşinden giderken
kimimiz sadece varış noktalarına kilitlenip bazen varamamaktan
bazense elimizdekileri kaybetmekten korkarız… Çoğu zamansa
yazının başındaki gişede bilet satan adam gibi hayallerinizi
gerçekleştiremeyeceğinizi düşünen insanlar çıkar karşınıza,
işte o zaman ya bir romandaki kahramanı ya da Gürkan Genç gibi
hayallerine inanan gercek kahramanları düşünün, en önemlisi de
kendinize inanmaktan asla ama asla vazgeçmeyin...
Simyacı,
delikanlıya:
„-
Kim ve ne olursa olsun, dedi, yeryüzünde her insan, her zaman,
dünya tarihinde başrolü oynar. Ve doğal olarak da o bunu bilmez.
Delikanlı
gülümsedi. Hayatın,
bir çoban için bu kadar önemli olabileceğini hiç düşünmemişti.“
Gürkan
Hakkında:
–
Gürkan, ilk
bisikletle yolculuğuna 31 yaşında başlamış.
–
Yalnız yolculuk
yapıyor.
–
Genel olarak kamp
kurarak yolculuk yapsa da gittiği yerlerde tanıştığı insanlara
da misafir oluyor.
–
Bisikleti tekrar
hayatına soktuğundan beri birçok hastalığı iyileşirken. En
düşük -56 °C ve en yüksek 61°C`de bisiklet kullanmış
olmasına rağmen hiçbir hastalık geçirmemiş.
– 7
senelik dünya turu için tüm ekipmanları ve kişisel eşyaları
bir büyük bavulu doldurmayacak kadar az.
–
Gürkan, gittiği
yerlerde fırsat bulursa eğitim merkezlerinde serüvenini çocuklara
anlatıyor.
–
2010`da
gerçekleştirdiği Japonya gezisi masraflarını kendi
birikimlerinden sağlarken, dünya turu için sponsorlar bulmuş,
onun sayfasını takip edip hayallerine ortak olmak isteyen
insanların yardımının fazlasıyla da ihtiyacı olanlara imkanlar
sağlamış. Bunun dışında hiçbir birikimi yok.
–
Yazıda ismi
geçen projeler:
-
Gürkan Genç Bisiklet Veriyor; Internet sitesinde gezdiği
ülkelerle ilgili sorduğu sorulara cevap verenler arasında çekiliş
yaparak belirli aralıklarla bisiklet hediyesi verdiği bir proje.
-
Gürkan Genç Yabancı Dil Eğitim Bursu; Yine sitesinde sorduğu
sorularla belirlediği bir burs imkanı. Şu ana kadar yurt dışında
okuyan bir öğrenciye eğitim bursu bulmuş, Doğu illerimizde bazı
okullara tablet bilgisayar yardımında bulunmuş.
-
Gürkan Genç Gezgin Bursu; 2012 yılından beri üniversitelerin
bisiklet kulüpleriyle ortak oluşturulan bir proje. Anadolu’da az
bilinen ya da bilinmeyen yolların hikayeleriyle araştıran gençlere
bisiklet, kamp malzemeleri ve bir aylık proje masraflarını
karşılayan bir burs.
-
Gürkan Genç Sporcuya Destek Bursu; Türkiye`de imkanı olmayan
genç sporcu kızların 2020 Tokyo Olimpiyatları`na gitmesi için
ekipman ve maddi yardım sağlayan bir burs. Gürkan`ın hedefi
2020`de onlarla birlikte Tokyo`da olabilmek...
Not: - Gürkan`a uzak diyarlardan sorularıma verdiği samimi cevaplar için teşekkür ediyorum... Gürkan Genç ile ilgili daha detaylı bilgi almak, yol hikayesini takip etmek isteyenler http://www.gurkangenc.com/tr sitesinden takip edebilirsin.
– Yazıda geçen kitap alıntıları Can Yayınlarından çıkan Paulo Coelho`nun Simyacı kitabından alınmıştır.
– Fotoğraflar Gürkan Genç`in yolculuk boyunca çektiği fotoğraflar arasından seçilmiştir, daha fazlasına http://www.gurkangenc.com/tr sitesinden ulaşabilirsiniz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)