21 Nisan 2015 Salı

ÇERNOBİL: BİTMEYEN AĞIT...



Kiev şehrinin 130 km kuzeyinde Pripyat Nehri kıyısında, 25.000 nüfuslu Çernobil kasabası ile 10.000 nüfuslu Pripyat kasabası arasındaki nükleer santral, 25 Nisan 1986`da reaktörlerden birinde yapılan deney sonucunda 26 Nisan 1986 saat gece yarısı 1:00'de deney sırasında güvenlik sisteminin devre dışı bırakılması ve peşi sıra yapılan hatalar sonucunda patlamıştır.“

                                                                 (Kazadan önce Pripyat)
Sonra tabii her şey devam etti sanki o kaza hiç olmamış, ölenler ölmemiş, zarar gören çocuklar hiç doğmamış gibi bizler hayatlarımıza devam ettik. Kimimiz olduğumuz yerden ses çıkardık; ama duyulmadı, kimimiz ortalıkta ses çıkardı ama dinlenmedi, kimimizse her şeyi unutup ders almaktan korktuğumuz için, aynı reaktörün çelik bir lahde gömülmesi gibi etkilerini derinlere gömdük. Ama üzgünüm 29 yıl önce bu kaza gerçekleşti, insanlar ve doğa büyük zararlar gördü…

                                                                 (dayanılmaz sessizlik) 

Peki! Kazadan sonra neler oldu, o kazanın olduğu terk edilmiş yerler ne durumda?

Ukrayna dilinde Çernobil bir çiçek ismidir, pelin çiçeği. Bu çiçek buradaki insanları korkutur, çünkü burada pelin çiçeği İncil'de geçen bir kıyamet alametidir: " 8:10, üçüncü melek borazanını çaldı. Gökten meşale gibi yanan büyük bir yıldız ırmakların üçte biri üzerine ve su pınarlarının üzerine düştü.",
"8:11, Bu yıldızın adı Pelin'dir. Suların bir kısmı pelin çiçeği gibi acılaştı. Acılaşan sulardan içen birçok insansa öldü."
Radyasyondan kaç kişi öldü bunu bilen yok, tahmini rakamlar olsa da maddi kayıpları belirlemek daha kolay. Açtığı etkiler göz önünde bulundurulursa son ölü sayısına kadar gerçekte kaç kişinin öldüğü asla bilinemeyecek. Olay yerine ilk giden itfaiyeciler olay yerine gidene kadar normal bir yangını söndüreceklerini düşünseler de, karşılaştıkları manzara hiç de öyle olmamış bir daha evlerine dönememişlerdi. Likidatörler ise radyoaktif kirliliği temizlemek için görevlendirilmiş askerlerdi; ama çoğuna koruyucu kıyafetler sağlanamadı. İnsanlar evlerini terk etmek zorunda kaldılar, bu terk edilmiş, cehenneme dönmüş, bölgeyse şimdilerde hayvanlar için rahat yasayabilecekleri bir yasam alanı haline dönüşmüş, kimse onları avlamadığı için sayıları oldukça artmış, tabii radyasyonun onları nasıl bir genetik yapıya soktuğu, güvenli bölgeyle ilişkileri tam olarak bilinemiyor. Pripyat, yani hayalet kasaba ise patlamanın olduğu yere 4 km uzaklıkta. 1986 yılında burası yeşil, modern bir yerdi. İlk girişte burası hala yaşanılan bir yer olarak görünse de bir binanın üzerindeki şu slogan "Lenin'in Partisi Bizi Komünizmin Zaferine Taşıyacak" sanki bize, zamanın burada durduğunu anlatıyor. Kasabadaki sessizlik ise insanın kendisini dünyada tek başına gibi hissetmesine neden oluyor. Sonraki yıllarda buraya turistlik gezi düzenlense de insanlar sessizlikten rahatsızlık duymuş ve hemen buradan ayrılmak istemişler. Pripyat'tan ayrılıp motorumla kuzeye, Beyaz Rusya'ya yöneliyorum. Burası ayrı bir ülke; ama radyasyona, vize uygulaması konulamıyor. Bundan dolayı da kazadan en çok etkilenen yerlerden biri de Beyaz Rusya. Yollarda, doğanın insana ait olan şeyleri nasıl da yok etmeye başladığını görüyorsunuz, birkaç yüzyıl sonra insana ait hiçbir kalıntı kalmasa da buralarda hala radyasyon olacak. Burada doğa gerçekten çok güzel, çok zengin; ama ne suyunu içmeye ne de ağaçtan bir meyve koparmaya cesaret edebiliyorsunuz. Bazı yerlerde ise insanlar yasadıkları yerleri terk etmek istememiş ve "Ölürsem kendi topraklarımda öleyim." diyerek büyük bir cesaretle burada kalmışlar; ama onlardan mutluluk hikâyeleri beklemeyin, insanlar yaşlı, yorgun ve mutsuz... Kazanın en kötü yanıysa çocuklar. Kazadan sonra doğan çocukların fotoğrafları kazanın boyutunu gösterse de yetkililer kazadan önce de bu tür çocukların doğduğunu, nedeninin alkol ve uyuşturucu olduğunu söylüyorlar. Ama kim ne derse desin yaşananlardan sonra onlar asla normal bir çocuk olamadı. Uğradığım kasabalardan birisi de Poleskoye kasabası. Kasabanın eski isminin anlamı, "Mezara yakın." demek. Bu kasaba Moğol istilasından, büyük kıtlıktan ve savaşlardan çıkmış; ama Çernobil'den aldığı büyük doz onu yavaş yavaş öldürmüş, şu ansa eski adının kaderini yasıyor.“

                                                                     (Bir cocugun cigligi)

Belki bu kaza 29 yıl önceki teknolojiyle yapılan bir deney sonucu oluşmuş olabilir; ama en son Fukuşima'da yaşananlar bize dünyanın her an risk altında olduğunu gösterdi. Ne yazık ki ülke politikaları sadece o ülkeyi, orada yaşayan insanları etkilemiyor; tüm dünyayı, tüm insanlığı, tüm doğayı etkiliyor… Unutmamalıyız ki var olan bir şeyi derinlere gömsek de o, hep orada… Yaşadığımız hiçbir şey, o gün orada yaşanıp bitmiyor. Etkileri görünmez bir güç gibi devam edip her gün birilerinin kapılarını çalıyor. Umarım bir şeylerin farkına varmak için kapınızın çalmasını beklemezsiniz. Çünkü hayalet kasabada kapıların hiçbir önemi yok.
Ergül Akyürek

                                                                      (Bir kayip cocuk)

NOT:
- Birkaç yıl önce internette nükleer santrallerle ilgili bir araştırma okurken, Elena isimli bir gezginin sitesiyle karşılaştım. Elana, Çernobil'de yaşamış ve bölgeyi daha sonraki yıllarda düzenli olarak ziyaret edip gördüklerini hem fotoğraflamış, hem de deneyimlerini web sitesinde paylaşmış. Benim yazdıklarım ise sitede okuduklarımın ufak bir derlemesi. Elena'nın yazılarına göz atmak isterseniz, Türkçe dahil bir çok dilde çevirisine, şu adresten ulaşabilirsiniz: http://www.elenafilatova.com
- Kazadan 20 yıl sonra (2006) üç ayrı ülkeden -Rusya, Belarus, Almanya- sokak sanatçıları (Sergey Abramchuk, Vitali Shkliarou, Konstantin Danilov, Denis Averyanov, Ivan Malakhov, Tobias Starke and Kim Köster) bu terkedilmiş bölgede yaşanmış felaketin en masumları çocukların çalınan çocukluklarını, insanların acılarını tekrar hatırlatmak için Çernobil`e gitmiş ve Pripyat`ın duvarlarında çocukların sessiz çığlıklarını, gözyaşlarını tekrar yaşatmış... Fotoğrafları ise projenin yer aldığı su siteden aldım: http://englishrussia.com/2010/04/06/top-10-weirdest-graffiti-of-pripyat/3/

(Korku ve Dehset)

Hiç yorum yok: