26 Eylül 2014 Cuma

BİR TATLI HUZUR




Yolculuk her zaman insana çok şey katar, hele de bu kara yolundan yapılırsa tadından yenmez… Düşünsenize bilmediğiniz ülkeler, şehirler, insanlar, sürekli değişen iklim şartları, bitki örtüsü… hepsine yaptığınız yolculuk boyunca tanık olabilir, zihniniz sürekli farklı boyutlara geçip hikayeler üretebilir…
Ben de Temmuz ayında şans eseri kuzenim ve eşinin İngiltere’den Türkiye’ye arabayla dönmesi üzerine arabayla Viyana`dan Türkiye`ye gitme fırsatı yakaladım. Bu yolculuk üzerine oturup sayfalarca sosyolojik bir inceleme yapabilirim ama bu yazıda anlatmak istediğim, sadece “Yunanistan”. Ben hep Yunanistan’ı keşfetmeyi – aman yakında ne de olsa… düşüncesiyle sona bırakıyordum ki Yunanistan sınırından geçip kalbimin hızla atması, ciğerlerime çektiğim o mis gibi havasıyla fikrim tamamen değişti, her zaman söylerim – bir şey seni heyecanlandırıyorsa koş peşinden, o seni bıraksın, sen değil! diye. O yüzden zamanımın kısıtlı olduğu şu günlerde bir fırsat yaratıp kalbimin sesini dinledim ve Esra ile (ablam) Yunanistan`ı adalarından, köylerinden… gezmeye başladık…
İnsan büyük şehirde doğup büyüyünce hep kendini korumayı öğreniyor, kalabalığın içinde adeta görünmez oluyorsunuz, zaten çoğu zaman da görünmek de istemiyorsunuz; küçük yerlere gittiğinizde ise kuşandığınız zırh bir anda ortadan kalkıyor, herkes seni görsün, sen onları onlar da seni keşfetsin diye daha da uzun bakıyorsun insanların gözünün içine, ne de olsa herkesin hikayesi vardır o gözlerde ve bilirsin ki o gözler gülümsemenin altında bir şey aramaz.  İste o yolculuktaki sen de gerçek sensindir ve aslında yollarda yabancıyı keşfederken, kendini de keşfediyorsundur…
– Peki, bu gezide ben ne öğrendim?
Sanırım ben: bazen bir tabloda her  renk olmayı bazense yorumcu olmayı; bazen garson bir kadının bisikletten düşen çocuğu için hissettiği acıyı, bazense acının sevgi dolu bir sarılışla nasıl hızla iyileşebileceğini;  bazen  yaşlı  bir teyzenin anlamadığınız dilde size olan beğenisini ifade ederken ki dokunuşundaki sıcaklığı, bazense başka bir teyzenin sizin için çiçek toplayıp, senin için derken ki gülüşündeki samimiyeti; bazen yeni bir lezzeti, bazense bildiğin bir lezzeti hiç denememiş gibi tatmayı ve aslında lezzetlerin de olduğun yerin hisleriyle harmanlanıp hep ağızda yeni bir tat bıraktığını; bazen, fotoğrafa bakan bir çift gözdeki geçmişe duyulan özlemi, bazense hayatta tutanın o fotoğraftaki ana duyulan özlem olduğunu … Kısacası; Yunanistan, akşam meydanlarında içilen uzolarıyla, mezeleriyle, insanların sevgi dolu dokunuşlarıyla, mis gibi kokusuyla, dokusuyla, renkleriyle… görülmeye değer; heyecanı, huzuru… içinde barındıran  güzeller güzeli komşumuz…
Ergül Akyürek































Hiç yorum yok: