Hayatımda
"Öğretmen bulmak için dünyayı gezmeye razıysan yandaki eve bir tane
gelir." sözünün çok büyük bir önemi vardır. Geçenlerde bu sözü doğru
çıkarır bir an daha yaşadım, aslında bu anları çok fazla yaşıyor olmamın temelinde
de hayata sadece bakmamamın etrafımı görmeye çalışmamın da etkisinin büyük
olduğunu düşünüyorum; zaten hep söylerim -bakmak yetmez görmek lazım diye... O
yüzden de hayat felsefem içinde görebildiğim kadar çok yer görmek,
tanıyabildiğim kadar çok insan tanımak var. Yaklaşık bir ay önce Viyana`da çok
tatlı bir insanla tanışma fırsatı buldum. Bu kişiyle tanışmam ise şu şekilde
oldu: Viyana`ya ilk gittiğimden beri yunan heykelleriyle çevrili bir havuzun
kenarında ayaklarımı suya sokarken kitap okumayı çok seviyorum, orası benim için
uzun zamandır yazları kitap okumak için ideal bir yer haline dönüşmüştür. Helga
ile tanıştığım gün de tesadüfler sonucu yine havuzun başındaydım, aslında o gün
kitap okumak için gitmedim oraya sadece oraya gitmek istedim ve yıllardır
basında kitap okuduğum heykele meraklı gözlerle bakarak hayranı olduğum
Michelangelo`nun şu sözlerini düşündüm: "Mermere sıkışmış bir melek gördüm
ve onu özgürlüğüne kavuşturuncaya dek mermeri oydum." Tam o sırada da yanıma
evsiz, uyku tulumu kolunda bir kadın geldi ve - O heykelin ne olduğunu biliyor
musun? diye söze girdi ve başladı heykelin hikayesini anlatmaya: Bu heykelin
adı Neptün. Neptün yani Poseidon, Zeus`un kardeşidir. Zeus, gökyüzünün
hakimiyken, Poseidon denizlerin hakimidir ve üç dilli bir mızrağı vardır. Ama
bu mızrak öyle sıradan bir mızrak değildir yeri sallayabilen, denizde dalgalar
oluşturabilen bir mızraktır. Eğer denizde uzun bir yola çıkmışsanız kaderiniz
Poseidon`un ellerindedir... Heykelin öyküsü bu ama Helga`nın hayatı da bir o
kadar ilginç diyebilirim. Helga, Matematik Profesörü bir babayla müzisyen bir
annenin çocuğuymuş. Kendisi de Müzik ve Felsefe eğitimi almış. Ben tezimi
"Uzak Doğu Felsefesi ve Heidegger" üzerine yazıyorum” deyince de
başladı tezimi anlatmaya, uzak doğu felsefesine olan ilgisini ve 2 yıldır
meditasyon yaptığını... Onu şaşkınlıkla
dinlerken bir yandan da Beethoven`ın hayatını ve onun sokaklarda
dolaşırken deli olduğunu sanan insanlar geldi aklıma ve tabii ki aslında
önyargılarımızla neleri kaçırdığımızı... Belki benim yerimde başkası olsaydı
oradan uzaklaşırdı, ama ben orada bu güzel insanla saatlerce muhabbet etmeyi
tercih ettim. Çünkü; Helga, doğanın müziğinde dans ederken, Neptün`ün sesinden
ürken; üstü başı kir içindeyken kalbi tertemiz olan sıra dışı bir insan. Bana
veda ederken söylediği bir cümle ile aslında nasıl bir kehanette bulunduğunu
sonradan anladığım ve bence zaman içerisinde daha da anlayacağım benim sevgili
arkadaşım. O yüzden, umarım her gün sokakta yürürken ya da bir yerde otururken
etrafınıza bakıyorsunuzdur, çünkü bazen hiç ummadığınız bir insan size öyle bir
cümle kurar ki tüm hayatiniz değişebilir... Unutmayalım ki her zaman Sokakta
Hayat, Her İnsanın Gözlerinde ise Ayrı Bir Hikaye Vardır...
Not:
-
Aslında Helga`yı heykelle birlikte fotoğrafını çekmek istedim ama heykelin
sesinin çok yoğun olduğunu ve ondan korktuğunu söylediği için çok da ısrar
etmedim. Zaten omzuma dokunarak -benim sevgili güzel arkadaşım diyerek, bana
sevgi dolu dokunduğu için onu ömrümün sonuna kadar hissedeceğim.
-
Helga`nın bende bıraktığı etkiyi anlatabilmek çok da kolay değil, hele
anlattıklarını bir yazıda anlatabilmek çok daha zor. Ama ben yine de
ilgilenenler için bu anımı paylaşmak istedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder